Çanakkale Tahtacı Türkmenlerinde Sazanderlik Geleneği (Yayınlanmış Bildiri)
Uluslararası Müzik Sempozyumu
"Müzikte Performans"
Sedat ÇILGIN[*]
ÖZET
Anadolu Alevi toplumlarının birçoğunda “zâkirlik” olarak isimlendirilen Tahtacı Türkmenlerindeki “sazander”lik veya “sazandar”lık, Tahtacı alevi toplumu içerisinde önemli bir saygınlığa sahiptir. Sazanderlerin Âyin-i Cem ritüellerinde saz âşıklığı görevlerinin yanı sıra, kutsal addedilen günler ve gündelik olabilecek bazı pratiklerle birlikte, ölüm, düğün, asker uğurlama, kurban, matem ayı, aşure ayı gibi özel günlerde de önemli role sahip oldukları tespit edilmiştir. Geleneğin aktarımı bakımından, sözlü kültürün ve icranın kültürel kodlar üzerinden okunması ve performans teori çerçevesinde dinamik bir iletişimsel süreç olarak değerlendirilmesi, sazanderlerin Tahtacı Alevi Türkmenleri içerisindeki konumlarının anlaşılması bakımından önem arz etmektedir. Sazanderler topluluk içerisindeki statülerini, dede adı verilen üst bir makamdan sonra gelen ve bizzat dedenin yanında kutsal bir görevi yerine getiren saz âşıkları olarak tanımlamaktadırlar. Alevi yaşam felsefesinintüm öğelerini günümüze aktarmak ve bu bağlamda kültür taşıyıcılığı görevini de üstlendikleri görülmektedir.
Bu çalışmada, Tahtacı Alevi’lerinin nefes adını verdikleri sözlü kültür
unsurlarının edebi ve müzikal türlerin uygulanması, sazanderlerin görevinin
tanımlanması ve ritüel içerisinde performansları değerlendirilecektir. Söz
konusu müzikal ve sözlü unsurlar, melodik ve edebi metin yapılarının
irdelenmesi ile birlikte, etnomüzikoloji disiplini teorilerinden yararlanılarak
kültürel bağlamıyla ele alınmıştır. Dolayısıyla bu çalışmada, Çanakkale bölgesi
Tahtacı Alevi Türkmenlerinde “sazanderlik” geleneği ve rolünün irdelenmesi
performans teorileri bağlamında incelenmiş olup, yöntem olarak alan çalışması
metodu izlenmiştir. Çalışma, Çanakkale ili genelinde Tahtacı Alevi Türkmenlerinin
yaşadıkları Bayramiç ilçesi, Karıncalı köyü ve merkeze bağlı Atikhisar, Çiftlikdere
köylerinde sürdürülmüştür. Bu çalışma katılımcı gözlem teknikleri ve sözlü
tarih yöntemi kullanılarak yapılmıştır.
Sunum sırasında yapılan alan araştırması
verileri görsel ve işitsel malzemelerle destelenecektir.
ANAHTAR KELİMELER: Tahtacı Alevileri,
Sazander, Ayin-i Cem, Kültürel Performans, Sözlü Kültür
SAZANDER TRADİTİON
İN CANAKKALE
TAHTACI TURKMEN'S
ABSTRACT
“Sazander” tradition
in Tahtacı Turkmen’s named as “zakirlik” in Alevi Communies of Anatolia has an
important respectful througt Tahtaci Alevis. Besides having Saz Asikligi roles
in Ayin-I Cem’srituels, Sazanders has
important roles in holy days and daily activities in special days including
funeral, wedding, soldier’s farewell, sacrifice, mourning and ashuraday ceremonies. Oral tradition and execution which are reading
through cultural codes in terms of transfers of tradition, and evaluated as
dynamic communicable process in the scope of performance theory is important with regard to understand the
Sazanders’s position. Sazenders are defined as “sazasiklari” which perform
the important sacred duty. The status of the Sazanders comes after “Dede” which
is a highest
authority and they sit side by side with “Dede” in the ceremony. They also take the task of “cultural carrying” such as
transfer of the elements of Alevi life’ philosophy to present days. In the present
study, we aim to define the tasks of
Sazander’s during performing the literary and musical forms such as “Nefes” which is an element of oral
culture and rituals of TahtacıAlevis. The musical and oral elements were
culturally evaluated by examination of
melodic structure and literary texts, and by utilizing
the ethnomusicology theories. Thus, in the present study, The “Sazanders” tradition
and their roles have been investigated in terms of performance theories in
Tahtaci Alevis Turkmens living in Canakkale. Fieldwork was accepted as
methodology. The study was performed with Tahtaci Turkmen’s living areas which are
Karincali village in Bayramic, Atikhisar and Çiftlikdere village in Canakkale.
Participant observation technique and oral history method was used.
During presentation,
fieldwork data will be supported with the visual and audio materials.
KEY WORDS: TahtacıAlevis, Sazander, Ayin-iCem, Cultural performance, Oral culture.
Giriş
Bu çalışmada Çanakkale bölgesi Tahtacı Alevi Türkmenlerinde zâkirlik (sazander) geleneğinin pratikleri üzerine bir alan çalışması yapılmıştır. Alan çalışması kapsamında Çanakkale ili genelinde Tahtacı Alevi Türkmenleri tarafından bölgenin en deneyimli sazanderi olarak tanımlanan Bayramiç ilçesi Karıncalı köyün de yaşayan Mustafa Kurt, Atikhisar ve Çiftlikdere köyün de yaşayan sazanderler Ali Yavaş ve Süleyman Gürnur ile sazanderlik (zâkirlik) geleneği üzerine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Sazanderler yaşadıkları toplum içerisinde önemli bir saygınlığa sahiptir. Bu saygınlık, sadece Ayin-i Cem ritüellerinde değil, aynı zamanda kutsal addedilen ölüm, düğün, asker uğurlama, kurban, matem ayı, aşure ayı gibi özel günlerde de önemli role sahip oldukları tespit edilmiştir. Sazanderler kendi pozisyonlarını; Dede makamından sonra gelen, yanında yer alan ve kutsal bir görevi yerine getiren saz âşıkları olarak tanımlamaktadırlar. Tahtacı Türkmenleri âşıklık geleneğinin ve Tahtacılar arasında sözlü kültürün günümüze kadar gelmesinde sazanderlerin önemli bir rol model oldukları görülmektedir. Ayrıca sazanderler, Tahtacı ritüellerinin işleyişi, mensubu olduğu topluluğun aidiyet hissinin pekişmesi ve Âyin-i Cem gibi kolektif bir ritüelin gerçekleşmesinde de lokomotif görevini yürütmektedirler.
Farklı
Alevi topluluklarında, “zâkirlik” olarak bilinen, dedenin yanında yer alan saz
âşıklığı, Çanakkale Tahtacı Alevi Türkmenleri tarafından “sazander/sazandar”
olarak adlandırılmaktadır. Zâkirlik “Tekkelerde
zikir sırasında dervişleri teşvik için ilahiler okuyan kimse, zikreden” şeklinde tanımlanmaktadır
(Duygulu,2014:484). Alevi toplumları başta olmak üzere “zâkir” olarak
adlandırılan saz âşıklığı geleneği hakkında Dedekargınoğlu şöyle bir değerlendirme
yapmaktadır:
Türk halk şiirinin ortaya
çıkışında ve yaşamasında çok önemli katkısı olan Alevi âşıklık geleneği diğer
bir adıyla zâkirlik, Alevi toplumunun ibadet biçimi olan cemlerin temel
öğelerinden birisidir. Çünkü zâkirler cemde dedenin en yakın yardımcısıdır. Bir
bakıma cemi dede ile yöneten kişidir. Zakir, dedenin himmetini (iznini) alarak
saza başlar. On iki hizmetin yerine getirilişinde deyiş ve düvazları[2]
saz ile seslendirerek, hizmetlerin yapılmasına katkı sunmaktadır. (Dedekargınoğlu.2010:347).
Yapılan
bu saha çalışmasında, Tahtacı Alevi Türkmenleri sazander kimliğinin kökenini sazander
Piri“Âşık Sadık Pir”e bağlamakta ve
günümüze kadar bu isimle geldiğini belirtmektedirler. Pratikte zâkir ve
sazender arasında hiç bir farkın olmadığı sadece yöresel bir ifadeyle sazander
adının kullanıldığı görülmektedir. Bir başka terminolojik farklılık ise Ayin-i
Cem’e “Tercümen”denilmesidir. Arapçadan
alınmış bir kelime olan tercüman, bir meramı anlatmak veya tasvir etmek
amacıyla düzenlenmiş bir ifadeyi işaret etmektedir (Yörükan,2011:7). Yapılan
saha çalışmasında, tercüman nedir sorusuna bölgede yaşayan sazanderler
tarafından “Pirimizden böyle öğrendik”
cevabı alınmıştır.
Çanakkale
Tahtacıları bağlı oldukları ocağın İzmir “Yanyatır Ocağı” olduğunu dile
getirmişlerdir. Coşkun bu konuyla ilgili şunları söylemektedir:
Tahtacı dedeleri
"ocak" denen ve kutsal saygınlığı olan iki soydan gelir; bunlardan
biri İzmir'in daha evvel köy iken ilçeye dönüştürülen Narlıdere'deki Yanyatır
Ocağı, diğeri Aydın'ın Germencik ilçesine bağlı Kızılcapınar Köyü’ndeki Hacı
Emir Ocağı'dır. Bu iki ocağın dedeleri birbirine bağlı olmadığı gibi bunların
üstünde veya altında bir başka ocak dedesi de bulunmamaktadır. (Coşkun, 2013: 41)
Söz
konusu ocağın tarihsel sürecine değinecek olursak, konu ile ilgili olarak
Yörükan;“Bu ocaklara mensup dedelerden
elde edilen bilgiye göre Çobanlı, Çaylak, Sivri Külâhlı, Cingöz, Üsküdarlı,
Enseli, Ala Abalı, Çiçili, Mazıcı, Kâhyalı, Gökçeli, Nacarlı oymakları Yanyatır
Ocağı'na bağlıdır. Şehepli, Kabakçı ve Aydınlı ise Hacı Emirli ocağına bağlı
Tahtacı oymaklarıdır. Anadolu'nun değişik alanlarına dağılmış durumda olan bu
oymaklardan Yanyatır Ocağı'na bağlı olanların en büyüğü ve diğerlerine karşı
nüfuzlu olanı Çaylak Oymağı; Haci Emirli Ocağı'na bağlı olanlar içerisinde ise
Şehepli Oymağı'dır. (Yörükan, 1998:178)” şeklinde açıklamıştır.
Sazanderlik,
usta çırak ilişkisiyle bir sonraki nesle aktarılmaktadır. Sazanderin gerekli
öğretileri yerine getirmesi ve daha sonra ustasından ya da dededen “el” veya
“icazet” alması geleneğin önemli ayrıntıları arasındadır. Sazanderlerin
müzikalite kabiliyeti ve edebi unsurlardaki hafıza kapasitesi de hem toplumdaki,
hem de birçok ritüeldeki pozisyonunu önemli oranda etkilemektedir. Birçok sazanderin
okur-yazar olmamasına rağmen yüzlerce nefesi hafızasında tutabilmesi, sazanderin
toplum içerisindeki pozisyonu açısından önemli bir unsurdur. Sürecin devam
etmesi açısından usta çırak ilişkisinde çırağın (öğrencinin) müzikal
kabiliyetine dikkat edilmesi ve bu doğrultuda geleneğin bir parçası haline
gelmesi de yine sazanderlik geleneği için önemli bir husustur. Ayrıca
sazanderlerin en önemli enstrumanı olan “bağlama” icrasına yönelik yeteneğinin
olması, öğrencinin sazanderlik görevinde başarılı olmasıyla birebir orantılı
olabilmektedir.
Mustafa
Kurt (Dık Mustafa) bir sazanderin, sazına olan aşkını bir şiirle
örneklendirmiştir:
İçini matkap ile oydurdum
Göksüne beyaz
sarı teller koydurdum
Kulaklarını bura
bura düzen aldırdım
Hatırla hayal
eyle sazım unutma beni
Aşık oldum sana
canı gönülden
Senin mızrabın
kartal tüyünden
Vurdukca tatlı
sedalar geliyor her bir telinden
Hatırla hayal
eyle sazım unutma beni
Seni öğrenmeye
çok çalıştım
Sesini sesime
zor kattım
Kucaklayım seni
nice cemlerde kurbanlarda çaldım
Hatırla hayal
eyle sazım unutma beni
Şanlı dal derler
senin adına
Çalmaya
doyamadım senin tadına... (KURT, Mustafa,
2015, Alan kaydı)
Sazenderin
toplum içerisindeki davranışlarında dikkatli olması yapılan görüşmelerde altı
çizilerek dile getirilmektedir. Örneğin, bir tercümende sazander özellikle kıyafet konusunda topluluğa örnek
olabilecek bir titizlikle giyinmelidir. Bu kıyafetler genellikle tahtacı
geleneğini ve kültürünü yansıtan kıyafetlerdir ve temizliği çok önemlidir. Öncesinde
mutlaka yıkanmalı ve dış temizlik gerçekleştirilmelidir. Sazanderin iç
temizliği yani kendi deyimleriyle “İkrar”
sahibi olması, “Eline, Beline, Diline
sahip ol” öğretisini benimsemesi önem arz etmektedir. Sazanderin Alevilik
öğretileri doğrultusunda itikatı tam olmalıdır.
Yapılan
görüşmelerde, sazanderlik geleneğinin çeşitli sorunlardan dolayı yitirilmekte
olduğu dile getirilmiştir. Usta sazanderler kendi ifadeleriyle bu bozulmayı,
özellikle teknolojik cihazlara ve popüler kültürün benimsenmesine
bağlamaktadır. Bu nedenlerin ortaya çıkardığı toplumsal değişim ile birlikte,
sazanderler Cem ritüelinin işleyişi –geleneğin ve inancın- sürekliliği
konusunda kaygılarını da dile getirmişlerdir. Bu durum, kitle iletişim
cihazlarının yaygınlaşması, homojen ve statik olmayan halk katmanlarındaki
değişimler şeklinde de yorumlanabilmektedir. Yeni nesil icracıların nefesleri
ve sazander pratiklerini öğrenmek yerine, popüler müziklerle daha çok
ilgilendiklerini ve bu durumun ise olumsuz anlamda değişimi de birlikte
getirdiğini ifade etmişlerdir. Bu olumsuzluk sazanderler tarafından,
ritüellerin eskiye nazaran daha seyrek hale gelmesi ve devam ettirilememesi
anlamında değerlendirilmektedir. Bu anlamda bir değişimi Güvenç şöyle
değerlendirmektedir:
Belli bir toplumsal çevreyle etkileşime
girerek biçimlenen genetik (biyolojik) ve psikolojik yapı kolay kolay değişmez;
ama değişmiş çevreyle ilk kez etkileşime giren yeni kuşaklar mutlaka değişir.
Kuşak çatışması olarak bilinen ve çaresi bulunamayan evrensel sorun buradan
kaynaklanır...
Mustafa
Kurt (Dık Mustafa) ile yapılan görüşmede geleneğin aktarımı ve itikatla ilgili
kaygılarını şu sözlerle dile getirmiştir:
Selam söyle
Ali’nin oğluna
Kurduğu yola
gitmez oldu Ali kulların
Her biri kendi
başına yol sürmeye başladı
Mürşit buyruğuna
gitmez oldu Ali kulların.
İçeri giriyor
ikrar hak diyor
Dışarı görüyor
ikrar yok diyor
Senin gibi
dedeler gayri çok diyor
Verdiği
ikrarından geri dönüyor Ali kulların.
Habarın
(haberin) aldım ulu Neşebiyeden[3]
Pazarlık edelim
pazar başınınan
Korkmaz oldu
kulları Ali bir ulu kişiden
Artık alıp eksik
satıyor Ali kullarının.
Avratlar Er’inin
sözünün gitmez oldu hiç birinin
Açığa çıkardılar
gözü evliyalarının yolunun
Dört kitapda
gördüm yüzbin erinin
Talipsiz[4]Tercümensiz
gidiyor Ali kullarının.
Şah Atam bize
bir çağre
Eğdim boynumuda
durdum darına[5]
Zihni verdim
idim şöyle bir sakin yere
İniliye iniliye
ölüyor Ali kulların.
Âyin-i Cem Ritüellerinde Sazander Pratiği
Sazanderlerin
Âyin-i Cem’deki (tercümendeki) statüsü dede makamının hemen yanıdır ve ritüelin
gerekli atmosferde ilerlemesi konusunda önemli görevler üstlendiği ifade
edilmektedir. Âyin-i Cem ritüllerin de en önemli unsurun semahlar olduğu
bilinmektedir. Bu bağlamda semahlar:
...“Cem”, ya da
“Muhabbet” adı verilen zümre toplantılarında; en az iki kişi ya da kimi zaman
daha çok kişi tarafından dönülürler. Semah dönenlere, çoğunlukla Bağlama ya da
Bağlama tipinde olup da farklı adlandırılan tezeneli bir çalgı veya herhangi
bir yaylı çalgı eşlik eder. Semah dönmeye; erkekler ve kadınlar ayrı ayrı veya
bir arada kalkabilirler. Semahların vokal kısımları ise, “zâkir” adı verilen
bir kişi tarafından ya da “toplu (cumhur)” olarak seslendirilir(Şenel.1998).
Sazander Ayin-i Cem’in başlangıcında üç
önemli nefes dile getirmektedir. Bu nefeslere “erkân” nefesleri
dedenilmektedir. “Alevi-Bektaşi inancını
dile getiren ilahi benzeri deyişlere “Nefes” (Şenel.1998)” denilmesinin
yanı sıra “…alaycı, iğneleyici, hicvedici
ve dünyevi hislerle yazılmış/ söylenmiş örnekleri de vardır” (Duygulu,2014:337)
Nefeslerden sonra gülbeng/ gülbang (dua) çekilir semah dönülmeye başlanır.
Semah dönen üç kişi için üç nefes daha okunur bunlara “oyuncu nefesleri”de denmektedir. Nefeslerden sonra Cem dedenin
söylemleriyle ve dualarıyla devam eder. Son olarak sazander dedenin
söylemlerinde sonra “bağlantı nefesleri”ile
semahı bağlar, buna bir nevi kapanış nefesleri denmektedir. Saha çalışmasında tesadüf
edilen başlıca güfte şairleri; “Yunus
Emre”, “Pir Sultan Abdal”, “Şah
Hatayi” ve “Kul Himmet”olmuştur.
Bazı nefeslere de son beyitte herhangi bir ulu ozanı da kapsayıcı şekilde “Şah Ata”da denilmektedir.
Nefes örnekleri;
|
1.nefes |
2.nefes |
3.nefes |
|
Hani bizdende içeride erkân isteyenler Kalbini arıtsın gelsin bizimle otursun Hani bizimle lokma yiyen erenler Lokmaya sofular gelsinde bizimle
otursun.
Rehber okurda diviti şaşar Sofudan sofuya erkene düşer Erenler meydanında lokmalar bişer Lokmaya sofular gelsin bizimle bile
otursun.
Elime bir lokma verdiler nargı var Sofudan sofuya bu yolların farkı var Her bir sofununda göreceği görgüler
var Sofular görgüsünü görsünde bizimle
bile otursun.
Eğer sofuysan gelindik buraya Arıt kalbini girindik oraya El ettiler bizide örf ve töreye Çekicin cerbine dayanabilen bizimle
bile otursun.
Güzel şah Hatayim kalbinde nura Er er önünde mülken dura Mühmini mürşit deyince buna Hakiyet günlerine dalanlar gelsin
bizimle otursun.
|
Dinlen erenler Ali’nin ününü Koyun Ali’ye dönmüş yönünü Tercümene kesilen koyunun kanını Olur olmaz akıtman dediler.
Dinlen erenler dinlen Ali’nin fırağının[6] Çağırınca yakın ederdi uzağını
yırağını Tercümen kesilen koyunun yüreğini Sadık edin verin yesin dediler.
Bakmaz mı erenler şu Ali’nin işine Ali’ye pay ayırmışlar koyunun döşüne Tercümen kesilen koyunun başına Verin dört başı kâmil olan yesin dedik.
Kırmayalım erenler şu koyunun kemiğini Sürmeler çekelim sütlüce sümüğünü Bir kuyuya dolduralım ufak tefek
kemiği İner gökten melekler yer dediler.
Güzel şah Hatayim kefilin eyleme Yakınını ırak eyleme Ağzına verilen lokmayı çiğneme Verin şahmerdan yesin dediler.
|
Benim şahım ıspanda oturur Kokusunu rüzgarlar getirir Eksiğini pirim Ali yetirir Niyazbat[7]
olsun sofular şahımız geliyor.
Şahımın delili yandı Dört bir tarafında sofular döndü Kudrettende lokmalar indi Niyazbat olsun canlar şahımız geliyor.
Şahımın delili yakıldı Mundar münafıklara demir halka takıldı Açıldı sancaklar guğurlar[8]
çekildi Niyazbat olun erenler şahımız geliyor.
Rehberdir taliplerin başı Mürşittir erenlerin bir eşi Allah’ınan kaldı onunda bir işi Niyazbat olun canlar şahımız geliyor
Güzel şah Hatayım canım cezada Mendilim yok kaldım gazâda[9] Güzel şahım sen imdat eyle bize Niyazbat
olun sofular şahımız geliyor. |
Her üç nefesten sonra dede sazandara“hayır” vermeden önce söylenmesi gereken
dua;
“Hü erenler
kırklar meydanında çalınır sazım
Muhammet Ali’ye bağlıdır özüm
İmam Cafer Sadıktır pirim
Hü diyelim erenler geldim meydana”
Semah sırasında
söylenen bir nefes örneği;
Gelin erenler
gelin şaha gidelim
Şaha gitmeyen
kulları nidelim (ne edelim)
Tatlı tatlı
muhabbet edelim
Ali’m
günahlarımızdan geçer böyün (bugün)
Gelin erenler gelin şaha varlım
Şahın ağzından
canfeyirler alalım
Birbirimize
dolular verelim
Ali dolumuzdan
içer böyün (bugün)
Çok şükür eydur
(iyidir)halimiz
Datlı (tatlı)
söylesin datlı dilimiz
Domur (tomurcuk)
domur olmuş gonca gülümüz
Ali’m
güllerimizi açar böyün (bugün)
Güzel şahdayım
Ali görelim
Yüzümüzü
dabanınadabanına sürelim
Münafık kulundan
geriye duralım
Ali’m iyiyi
kötüyü seçer böyün (bugün)
Ayin-i Cem’de okunan bir bağlantı
nefes örneği;
Gelin erenler
gelin gelin
Meyte[10]sorfu
eyledi böyün
Alay alay olmuş
koşum koşum
Şah seyrana
çıktı böyün (bugün)
İşte geldi
Ali’nin oğlu
İnceden ince
onun yolu
Talip rehberin
kulu
Gül güllüğüne
ersin böyün (bugün)
Nayım olan nayım
gediğinde bekler
Erenler sırrını
kalbinde saklar
Güzel şahım
gelmiş mahallesini yoklar
Kişiler eşli
eşiyle oturmuş böyün (bugün)
Destur verildi dağınandaşa
Daha neler gelir
bu sağlam garip başa
Kişinin tuttuğu
kötüde işe
Ahrında pişman
olsa gerek böyün (bugün)
Güzel Şah Hatayım yandım tüttüm
Hey erenler
irfandillerinden öptüm
Hey gaziler
onikierkana yettim
Yetmiyen
yerlerinde pirim Ali yetsin dediler.
Ayini
Cem zamansallıkla içsel bir bağ içerisindedir. Bir yandan ayindeki her adımın
zamansal düzeni belirlenir, öte yandan her adım bir öncekine bağlanır. Böylece
her kutlama aynı düzeni izler ve sonsuz bir bilgi aktarımı söz konusudur.
(Assman,2015:29)
Ölüm
Olaylarında Sazander Pratiği
Sazanderlerin
Ayin-i Cem ritüeli dışındaki görevleri de önemli bir ayrıntıdır. Örneğin
tahtacılarda kişi veya kişilerin ölümü sonrasında yapılması gereken önemli
ritüellerden bir kısmı sazanderlerin görevleri arasında yer almaktadır. Eğer
Ölüm geç bir vakitte gerçekleştiyse, sazander ölünün başında sabaha kadar ölüm
nefesleri okumaktadır. Burada eğer bir kaç sazander mevcutsa, sazanderler
sıralı bir şekilde üçer nefes okuyup ölüye olan saygısını, kendi değimleriyle “hizmetlerini”
yerine getirirler. Ölüm nefesleri mutlaka “Kul
Himmet”e bağlanmaktadır, yani mahlaslı olmaktadır.Ölüm nefeslerinde “Şah” mahlası kullanılmaz. Ölüm hadisesi gün içerisinde
gerçekleşmişse eğer defin işlemi sırasından mevtanın,
erkânı okunduktan sonra, sazandar onun başucundaki “delil”in sağ tarafına
oturur ve “ölümle ilgi üç nefes” okur. (Uluocak,2014:65)
Ölüm nefesi
örneği;
Şu dünyada üç nesne büktü belimi
Biri ayrılık,
biri yoksulluk, biri ölüm
Yaktı bağrımı
dal eyledi belimi
Biri ayrılık,
biri yoksulluk, biri ölüm
Felek bir ok
attı büktü belimi
Akar gözlerimin
kan ile nemi
Bal yerine
içirir felek zehrini
Biri ayrılık
biri yoksulluk biri ölüm
Felek ağı kattı
benim aşıma
Görün felek
neler getirdi başıma
Toprak saçarlar
gözlerime kaşıma
Biri ayrılık,
biri yoksulluk, biri ölüm
Bu dünya fanidir
murat alınmaz
Kötüler
ölüpteiyiyler kalmaz
Bildim ölümlerin
çaresi bulunmaz
Biri ayrılık, biri yoksulluk, biri ölüm
Kul himmetim diyor dertli dertli söyledi
Görün dostlar felek
bizi neyledi
Yıktı bu evin
direğini viran eyledi
Biri ayrılık,
biri yoksulluk, biri ölüm
Kurban
Ritüelinde Sazander Pratiği
Yapılan
görüşmelerde, kurban ritüeli iki şekilde dile getirilmektedir. Kurban Cem’e
bağlanabilir veya Cem’e bağlanmadan da kurban (adak) yapılabilmektedir. Her iki
durumda da sazenden nefesleri dile getirmektedir. Kurban Cem’lerinde yapılan
pratiklerle, Ayi-i Cem’de yapılan pratiklerin aynı olduğu söylenmektedir.
Kurban ritüelinde nefeslerin ilki Duvazd’imam nefesi olabilmektedir.
Kurban
nefeslerin de, pratikte var olan ulu ozanlar ait nefesler dile getirilmektedir.
Sadece “Kul Himmet” nefesleri
okunmaz. Ölüm ritüelinde de belirttiğimiz gibi “Kul Himmet” sadece ölüm nefeslerinde dile getirilmektedir.
Kurban nefes
örneği;
Dostum Muhammet’dir haktır habeybullah[11]
Söylersen Muhammet Ali’den söyle
Cihana geldi sırlı sırıllah
Söylersen Muhammet Ali’den söyle
Hasan Muhammet Hüseyin Ali
O İmam Zeynel’e demişsin belli
Muhammet Bakırı sevdim ezelden ezeli
Söylersen Muhammet Ali’den söyle
Evliya emmiye onlara aşık
Verdiler ikrarı oldular tanık
Hak meshebi İmam Caferi sadık
Söylersen Muhammet Ali’den söyle
Musayı Kazımdan kuruldu bu erkan
O İmam Rıza’dan pirim horasan
TakinenNakinenMühminnen inen iman
Söylersen Muhammet Ali’den söyle
Güzel Şah Hatayım Hasan-ül Askeri selveri Ali’m
Muhammet Mehtidir ol kerim
Güzel şahtayım zikret dilin deherden
Söylersen Muhammet Ali’den söyle
Düğün, Asker
Uğurlama, Matem Ayı, Aşure Ayı Gibi Özel Günlerde Sazander Pratikleri
Çanakkale
Tahtacı Alevilerinde sazanderler, günlük yaşam içerisinde de önemli rollere
sahiptir. Örneğin düğün ve asker uğurlama gibi törenlerde sazanderler
nefeslerini dile getirmektedirler. Günlük yaşam pratikleri haricinde,
sazanderler sazlarını sadece matem ayında (aşüre ayı) çalamadıklarını, 12 günlük yas orucu süresince, yedinci günden
sonra sazlarına dokunabildikleri ve matem ayına özel nefesler dile
getirdiklerini belirtmektedirler.
Sazender,
asker uğurlama gibi törenlerde, askere giden er için kuzu kesildiğini, kurbanın
başında üç nefes söylediğini ve daha sonra kadınların asker ağıtı yaktıklarını
belirtmektedir. Yapılan görüşmelerde, bu gibi günlük sosyal hadiselerde
okunması gereken nefeslerle, dini ritüelleri ifade eden nefeslerin farklı
olması gerektiği hassasiyetini dile getirmişlerdir. Ayin-i Cem (Tercüman) başta
olmak üzere, matem ayı, aşure ayı, hıdırellez ve dini bayramlarda, söz unsuru
bakımından ayın veya günün önemini ifade eden nefesler söylenmektedir.
|
Hıdırellez
nefes örneği |
Bayram nefes örneği |
Muharrem ayı aşır (aşure) nefes örneği |
|
Hürmet
deryasını nur edip gelen Hıdırellez
bayramı şahı merdan Ali’dir Garibin
nazlının halinden bilen Hıdırellez
bayramı şahı merdan Ali’dir
Bir
anda cefane eder cihanı Kalbi
saf olan destur dumanı Bir
adıda Hıdırellez bayramı Hıdırellez
bayramı şahı merdan Ali’dir
Merdi
meydan eylemektir iyi yerdir Kâfir
olma gardaş çıran söner Her
gördüğü Hızır bilmektir hüner Hıdırellez
bayramı şahı merdan Ali’dir
Ehli
imam eyler ikrar sıfatı Hızır
içer abu hayatı Kendisi
seyreder izahatı sıfatı Hıdırellez
bayramı şahı merdan Ali’dir
Yörü
güzel şah atam bu demden içer Şükür
ederse sıratı geçer Hızır
Âdem baba arayıp seçer Hıdırellez bayramı şahı merdan Ali’dir |
İşte
bayram günleri Titredi
Ali’nin canları Halka
kurban verdiler İsmail’i Kaldırın
guzum İsmail’i deyincez (demek)
İsmail’in
kolunu bağladı babası Onu
görünce dayanamadı ağladı anası Hakkatan
indi İsmail’in duası Kaldırın
guzum İsmail’i deyincez
Bıçağımı
çaldım (vurdum) daşa Daş
yarıldı baştan başa Bakın
erenler gözden inen yaşa Kaldırın
guzum İsmail’i deyincez
İsmail’in
elinde elelim Ardından
Cebrail ile Ali’im Ya
Ali sende benden cömert birinin Kaldırın
guzum İsmail’i deyincez
Güzel
şah atam günden güne bayram Korkmasın
kullar eylesin seyran Koçtan
kurban indi her derde derman Kaldırın
guzum İsmail’i deyincez |
Hak
âdem ayında aşır (aşüre) orucu Onu
tutanlara sebeb yazılır Kerbelada
yatan Hüseyin gazi Ona
bakanların bezi bozulur.
Birini
tutana ileri dediler İkisini
tutana hak yardım eder Üçüncü
tutan cennet gider Onuda
tutanlara sebeb yazılır.
Dördünü
tutana beri dediler Beşini
dutana dolu verdiler Altısını
tutana Ali dediler Oda
hakkın katına sebeb yazılır.
Yedisini
tutan havada uçar Sekizini
tutan gülbenzini çeker Dokuzunu
tutan cennetin kapısını açar Oda
hakkın katına sebeb yazılır.
Güzel
Şahatam onunu tutana zahmet Onbirini
tutana okunur rahmet Onikisini
tutana hayata yazılır Binbirmeleykiyüzbin
şehit Ali’ye yazılır.
|
Sonuç
Yapılan
saha çalışmasında görülmektedir ki; sazanderlik, Çanakkale Tahtacı Alevi Türkmenlerinde
önemli bir statüye sahiptir. Bununla birlikte sazenderler, geçmişten, günümüze kültür aktarımı konusunda
önemli görevler üstlenmişlerdir. Gerek müzikal geleneğin, gerek sözlü geleneğin
aktarımı sazanderliğin önemli görevleri arasında yer almaktadır.
Ayin-i Cem gibi önemli bir ritüelin
devamlılığı başta olmak üzere, Tahtacı topluluklarında sazanderler olası günlük
ritüellerde de önemli bir göreve sahiptir.
Sazanderi özel kılan hususlardan biriside şüphesiz ki müzikal
kabiliyetidir. Sazanderin bağlama çalabilmesi, söz unsurlarını hafızasında
tutabilmesi, nefes repertuarına
hâkimiyeti ve gerektiği ortamlarda nefesleri birbirine bağlayabilme becerisini
performans teori bağlamında değerlendirebiliriz. Bu aynı zamanda sazanderlerin
Tahtacı Türkmenlerin içerisinde saygınlık kazanması ve ritüeller içerisinde
önemli bir konuma sahip olmaları anlamına da gelebilmektedir. Saha çalışmasında
sazanderlerlerin okudukları nefeslerde çoğunlukla karşılaşılan başlıca güfte
şairleri;“Yunus Emre”, “Pir Sultan Abdal”, “Şah Hatayi” ve “Kul Himmet”olmuştur. Bazı nefeslere de
son beyitte herhangi bir ulu ozanıda kapsayıcı şekilde “Şah Ata”da denilmektedir. Ayin-i Cem (Tercümen) haricindeki
ritüeller ve günlük yaşamdaki ihtiyaçlar, geleneğin aktarımı açısından, sazanderlik
konumunu çok önemli kılmaktadır.
Çanakkale Tahtacı Türkmenlerinde
sazanderler günümüzde sazenderlik geleneğinin bir değişim sürecinden geçtiğini
ve bu değişimin olumsuz anlamda kültürel yozlaşmayı da beraberinde getirdiğini
belirtmişlerdir. Popüler kültürün toplum içinde yaygınlaşmasının bir sonucu
olarak değerlendirdikleri bu değişimin sazanderlik geleneğinin sürdürülmesi
açısından tehlikeli boyutlara vardığını ifade etmişlerdir. Son zamanlarda
Tahtacı Türkmenlerindeki ritüellerin eskiye nazaran daha seyrek hale gelmesi de
bu fikri doğrulamaktadır.
Sonuç olarak, Çanakkale Tahtacı
Türkmenlerinde kültürel belleğin ve sözlü kültürün aktarımı bakımından
sazanderlik geleneği önemli bir işleve sahiptir. Geleneğin devamlılığı ve yeni
nesillere aktarımı açısından akademik düzeyde çalışmalarla birlikte devlet
destekli projelerin yapılması, Anadolu’nun kültürel zenginliğinin yaşatılması
açısından önem arz etmektedir.
Kaynakça
ASSMAN, Jan. (2015). Kültürel
Bellek Eski Yüksek Kültürlerde Yazı, Hatırlama ve Politik Kimlik, İstanbul:
Ayrıntı Yayınları.
BOZKURT, Güvenç. (2015).Kültürün ABC’si,
İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
ÇIPLAK
COŞKUN, Nilgün. (2013) “Tahtacılar ve Tahtacı Ocaklarına Bağlı Oymakların
Yerleşim Alanları”. Türk Kültürü ve Hacı Bektaşi
Veli Araştırma Dergisi68:33-54
DEDEKARGINOĞLU,
Hüseyin. (2010). “Dünkü ve Bugünkü Alevilik”. Türk Kültürü ve Hacı Bektaşi Veli Araştırma Dergisi 56: 327-348
DUYGULU,
Melih.(2014). Türk Halk Müziği Sözlüğü,
İstanbul: Pan Yayıncılık.
ULUOCAK,
Şeref. (2014). Kazdağı Tahtacı Türkmen Kozmonolojisinde “Hakka Yürümek”. Türk Kültürü ve Hacı Bektaşi Veli Araştırma
Dergisi71: 55-82
ŞENEL,
Süleyman.(1998) Türk Halk Müziği Nazariyatı Ders notları
YÖRÜKAN,
Yusuf Z. (1998). Anadolu’da Aleviler ve
Tahtacılar, Haz. Turhan Yörükan, Ankara: T.C. K.B. Yayınları.
YÖRÜKAN, Yusuf Z.
(2011). Alevi Bektaşi Tahtacı Nefesleri, Haz.
Turhan Yörükan, İstanbul: Ötüken Yayınları.
Kaynak Kişi: 1
KURT, Mustafa, (Dık Mustafa),
(2015), Karıncalı Köyü, Bayramiç, Çanakkale.
[Görüşme Tarihi: 15. 11.2015]
[Görüşme Yeri: Karıncalı Köyü]
Kaynak Kişi: 2
YAVAŞ, Ali, (Ali Amca), (2015),
Çiftlikdere Köyü, Çanakkale
[Görüşme Tarihi: 17. 11.2015]
[Görüşme Yeri:
Çiftlikdere]
Kaynak Kişi: 3
GÜRNUR,
Süleyman, (2015), Atikhisar Köyü, Çanakkale
[Görüşme Tarihi: 17. 11.2015]
[Görüşme Yeri:
Çiftlikdere]
[*]Okutman
– Yüksek Lisans Öğrencisi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi – Uludağ
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Müziği Teorisi ve Etnomüzikoloji
Yüksek Lisans Programı,sedatclgncomu.edu.tr - s.sedatclgngmail.com
[2] Duvaz İmam: On iki imamı konu edinen deyişlere verilen isim. Alevi-Bektaşi edebiyatının önemli türlerinden biridir. Terim Farsçadır (Duygulu,2014:167).
[3]Neşebiye: Suriye’de bir bölge
[4]Talip: Alevilikte dört kapıda yola aday kişiye
Can, yola giren kişiyede Talip denir.
[5]Dara durmak: iki el göğüste, sağ ayak baş parmağı,
sol ayak üzerine konulmuş ve vücut hafif öne eğilmiş vaziyette duaya durmak.
[6]Firak: hicran, ayrılık hüzün
[7]Niyazbet: hem mâli ve hem bedenî olan ibadet
[8]Guğun: deve
[9]Gazâ: düşmanla savaş, muharebeler
[10]Meyte (Murdar):
Dinî kesim usûlünce yapılmayıp kendiliğinden veya başka hayvanların saldırısı
neticesi ölmüş hayvanlara verilen
ad.
[11]Habibullah: Allah’ın çok sevdiği kulu.
Yorumlar
Yorum Gönder