15. Yüzyıl Öncesinde Türk Müziği Teorisyenlerine Göre Müzik ve Gökbilim İlişkisi
Müzik ve gökbilim ilişkisi özellikle tarihten günümüze önemli izler ve eserler bırakmış çok sayıda müzik bilimcinin yapıtlarında görülebilir. Her ikisi de soyut bağlam içerisinde değerlendirilebilecek “müzik” ve “gökbilim” ilişkisi geçmişten günümüze kadar olan süreçte aynı kapsam içerisinde düşünülmüş ve bu da birçok soru işaretinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Müzik ile gökbilim ilişkisini kuramsal bir yaklaşımla benzeştirme çabası tesadüf müdür yoksa belli dayanakları olan bilinçli bir çaba mıdır? Tarih boyunca müzik ile tabiat ve canlılar ilişkisi sürekli irdelenmektedir. Müzik eşliğinde yapılan ritüeller, savaşlar, psikolojik anlatımlar ve doğa olayları çok zengin ve farklı çalışma alanları ortaya çıkarmıştır. Bu çalışma ile 13. ve 15. yy. arası yaşamış Türk müziği teorisyenlerinin çalışmalarından müzik ve gökbilim ilişkisine yönelik örnekler sunabilmek amaçlanmıştır.
Öncelikle müziğin kelime anlamından yola çıkılacak olursa, gökbilim ile ilişkisine dair kafamızda farklı düşünceler oluşmasının kaçınılmaz olduğu görülmektedir. Anlam olarak müzik kelimesinin Yunanca’dan geldiği ve Yunan medeniyetinde kullanıldığı bilinmektedir.
Yunancada “mousa” diye yazılan ve “mûsa” diye okunan bir kelime vardır. Bu kelimenin anlamı ise “Peri”dir. Yine Yunanca dilinin kurallarına göre bir kelimenin sonuna eklenen -ike veya –ika takısı o kelimeye konuşulan dil anlamını kazandırır. Mousa kelimesine eklenen –ike takısı da kelimeye “perice” anlamını kazandırmıştır.(Uludağ, 1992:23)
Kelime anlamı ile müziğin metafizik bir dünyaya ait dil olma özelliği barındırdığı görülmektedir. Bu bağlamda tarih boyunca pek çok müzik bilimci, müzik ile gökbilim ilişkisini bazı teorilerle açıklamaya çalışmışlardır. Pisagor’dan bu yana müzik, astronomi, aritmetik, geometri bir bütün olarak matematik bilimi içerisinde bir bütün olarak değerlendirildiğini görebiliriz. Yunanlı nazariyatçıların eserlerini daha sonra ki süreçte şerh eden bir çok nazariyatçının müzik ve gökbilim ilişkisini önemli boyutlara taşıdığı gözlemlenebilir. Diğer taraftan halkın ürettiği geleneksel formdaki bir çok müzik türünde, gökyüzü objeleri net bir ifadeyle kullanılmaktadır. Bu objelerden en önemlisi şüphesiz ki yıldızlar olmuştur. Bu anlamda Türk halk müziği türlerinden “Yıldız Havaları” bu konuya ilişkin çarpıcı örneklerden biridir. Eski zamanlara ilişkin bir çok kaynakta kervanların yollarını bulabilmek için yıldızlardan yararlandıkları ve bunu yıldızların pozisyonlarına göre yaptıkları belirtilmektedir. Anadolu’da “seher - zöhre yıldızı” olarak bilinen Venüs gezegeni, belli zamanlarda dünyadan daha net biçimde görülmektedir. Bu olayı Anadolu halkı müzikal bir ifadeyle dile getirmiş ve geleneksel formda üretimlerde bulunmuştur. Bu üretimlere kaynaklık eden rivayete göre; “Bir kervan sabah seher yıldızına bakıp yola koyulur. Bir süre sonra hava kapanır bulutlar yıldızın önüne geçer ve bir anda yıldız kaybolur. Yıldıza bakıp yönünü tayin eden kervan bu durum karşısında yolunu kaybeder ve perişan olur” (Şenel,1998:5). Bu destansı hikâye Anadolu âşıklık geleneğinde “Yıldız havası” olarak edebi ve müzikal hikâyeler şeklinde yerini almıştır. Türkü sözlerinde bu konuya örnek teşkil eden terrennüm ifadeler bulunmaktadır. Örneğin; “Kervan kıran”, “beller büken”, “kanlım oldun”, “doğmayaydın mavi yıldız/sarı yıldız”, “seher yıldızı ayırdı bizi” gibi ifadeler türkülerde sık sık kullanılmaktadır.
Teorik olarak müzik-gökbilim ilişkisine dair en somut yaklaşım, 9. yy’da yaşamış ve literatürde, ilk İslam filozofu ünvanına sahip olan Yakup El Kindî tarafından ele alınmıştır. Kindî’nin risalelerinde müzik ve gökbilim ilişkisine dair somut teoriler olduğu bilinmektedir. Bu teorileri Kindî’nin risalelerini inceleyip günümüz diline çeviren Ahmet Hakkı Turabi şöyle dile getirmektedir; “Kindî musikinin tabiat ve gök cisimleri ve tabiatla çok yakın ilişkisi olduğuna inanmakta, kozmolojik olayları musikiyle değerlendirmektedir. Kaynaklar onun bu konuda Grek, Sabiî ve İskenderiye felsefelerinden etkilendiğini ileri sürer” (Turabi,2002: 58-59). Kindi ses perdeleri ile gezegenler arasındaki ilişkiyi ise şu şeklide açıklamaktadır;
Yedi asıl perde dediği yedi nağmeyi(sesi) gökyüzündeki yedi gezegenin karşılığı olarak kabul etmiştir. Bu perdeler ve karşılıkları şunlardır: Mutlaku’l bam Zuhal (Satürn) gezegenine, sebbâbetü’l bam Müşteri’ye (Jüpiter), vusta-l bam Merih’e (Mars), hınsırü-i bam Şems’e (Güneş), sebâbetü-l mesles Zühre’ye (Venüs), vusta’l-mesles Utârid’e (Merkür), hınsırü’l-mesles Kamer’e (Ay) karşılıktır. (Turabi,2002: 58-59)
Seslerin, gezegen ve yıldızlarla olan ilişkisi, Kindi’nin müzik teorilerinin temelini oluşturmuştur ve eserlerine yansımıştır. Aynı zamanda evrenin bir sesi vardır ve bu ses bütün seslerin temelini oluşturmaktadır Kindi ve sonrasında müzik üzerine teorik çalışmalar yapan bir çok filozof bu sese “âgâze/avaze” ismini vermişlerdir. Kindi aynı zamanda udun tellerini de evrenin dört unsuruna benzetmektedir.
13. ve 15. yy. Arası Teorisyenler
Yunanlıların nazariyatını şerh eden Farabî “el -Mûsika'l- kebir”inde, İbn Sîna, Safiyyüddin el-Urmevi ve Abdülkadir Meragi gibi teorisyenler edvarlarında seslerin gezegenlerle ilişkisine dair Kindî ile aynı teoride buluştukları gözlemlenebilir. Sistemci okulun öncüsü olarak kabul edilen Türk müziği teorisyenlerinden Safiyyüddin Abdülmümin el-Urmevi (1294) Kitab’l Edvar’ında ve Aldülkadir Meragi Şerhü-l Kitabül Edvarı’nda (15. yy.) 12 makam, 6 agaze ve 4 şube şeklinde sesleri sınıflandırmışlardır. Altı agaze yıldızlarla ilişkilendirilmiş ve şubeler evrenin dört unsuruyla tanımlanmıştır. 15. y.y. kuramcılarından Kırşehirli Yusuf İbn-i Nizameddin Farisi Risale-i Musiki eserinde agaze sayısını yediye çıkarttığı ve bir yıldız isminin daha eklendiği görülmektedir. Altı agaze tabiatı, unsuru ve yıldız ilişkisi bakımından “evvel kamer, zuhal, müşteri, merih, şems, utârîd ve zühre” olarak adlandırılmış ve yıldızlarla ilişkilendirilmiştir. Hızır Bin Abdullah, Yusuf Bin Nizamettin Kırşehri, Bedri Dilşad, Kadızade Tirevi gibi 15. yy. teorisyenleri Safiyyüddin Urmevinin öncüsü olduğu teorik çalışmaları devamlı şerh etmişler ve edvarlarında 12 makam-12 burç, 6-7 agaze- 7 yıldız, 4 şube- 4 unsura yer vermişlerdir.
12 makam (Urmevi ve Meragi teorilerinde 12 makam “Uşşâk” ile başlatılmıştır. 15 yy. teorisyenlerinde başlangıç makamı “Râst” olmuştur.)
|
Makam
|
Burç
|
Unsur
|
|
Râst
|
Evvel Hamel (Koç)
|
Nâri (Ateş)
|
|
Irâk
|
Sevr (Boğa)
|
Haki (Toprak)
|
|
Isfahân
|
Cevzâ (İkizler)
|
Bâdi (Hava)
|
|
Zirefkend-i Kûçek
|
Seretân (Yengeç)
|
Âbi (Su)
|
|
Büzürg
|
Esed (Arslan)
|
Nâri
|
|
Zengüle
|
Sünbüle (Başak)
|
Hâki
|
|
Rehâvi
|
Mizân (Terazi)
|
Bâdi
|
|
Hüseynî
|
Akreb (Akrep)
|
Âbi
|
|
Hicâz
|
Kavz (Yay)
|
Nâri
|
|
Bûselik
|
Cedy (Oğlak)
|
Bâdi
|
|
Nevâ
|
Devl (Kova)
|
Hâki
|
|
Uşşâk
|
Hût (Balık)
|
Âbi
|
Tablo 1: 12 makam burç ve unsur ilişkisi (Doğrusöz, 2009: 399)
12 Agâze (Urmevi ve Meragi teorilerinde 6 agâze göstermişlerdir. 15 yy. Teorisyenlerin de bu sayı 7 olmuştur, Hisar yani Zühre yıldızı eklenmiştir.)
|
Agâze
|
Yıldız
|
Tabiat
|
Unsur
|
|
Gerdâniye
|
Evvel Kamer
|
Serd ü ter
|
Âbi
|
|
Gevâşt
|
Zuhal
|
Serd ü Hûşkdur
|
Hâki
|
|
Nevrûz
|
Müşteri
|
Germ ü ter
|
Âbi
|
|
Selmek
|
Merih
|
Germ ü hûşk
|
Nâri
|
|
Şehnâz
|
Şems
|
Germ ü ter
|
Ateşi
|
|
Mâye
|
Utârid
|
Müntecîz
|
?
|
|
Hisâr
|
Zühre
|
Serd ü ter
|
Âbi
|
Tablo 2: 12 âgâzenin yıldız, tabiat ve unsur ilişkisi (Doğrusöz, 2009: 399)
4 Şube; Yegâh, Dügâh, Segâh ve Çârgâh şeklinde belirtilmektedir (Doğrusöz, 2009: 399).
SONUÇ
Türk müziği teorisi ve gökbilim ilişkisi konusunda 13. ve 15. Yüzyıl teorisyenlerinin kurmuş olduğu bağlantıları incelediğimizde, Safiyyüddin Abdülmümin el-Urmevi’nin öncüsü olduğu sistemci okul teorisinde ses unsurları bir şekilde gökbilim ile ilişkilendirilmiş ve 15 yy. bestekarlarının nazari çalışmalarına da bu şekilde yansıdığı görülmektedir. Bu bağlamda dönemin teknik imkanlarının yeterliliği hakkında herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. Günümüzde müzik ve gökbilim unsurlarının ilişkilendirmesinde mistik unsurların ne olduğu ile ilgili olarak edinilen verilerin, üzerinde çalışmalar yapılan risalelerden edinilen bilgiler doğrultusunda kaldığını görüyoruz. Ancak teorinin gökbilim ile ilişkisine dair doğruluk payı hakkında herhangi bir bilgi görülmemektedir.
Ayrıca günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte müzik ve gökbilim ilişkisinin farklı bilimsel çalışma alanlarında görsel veya yazılı basında yer aldığını görebilmekteyiz. Müziğin ham maddesinin ses olduğunu düşünürsek ve sesin astrofizikte olmak üzere bir çok bilim dalında ki önemi bilinmektedir. Gezegenlere veya yıldızlara gönderilen uzay araçlarının sadece fotoğraf değil aynı zamanda ses kayıtları yapabilmesi ufkumuzu daha da genişletebilmekte. Böylece müzik ve gökbilim ilişkisinin çok daha farklı bir boyuta taşınmasında önemli bir gelişme olduğunu söylemek mümkündür.
KAYNAKÇA
DOĞRUSÖZ, Nilgün. ? .“Fatih Dönemine Ait Bir Musiki Risalesi; Kırşehirli Edvarı Çevirisi”. Eyüpsultan Sempozyumu VII.:396-403
ŞENEL, Süleyman. (1999). “Türk Halk Müziği Bilgileri”. Ders notları.
ULUDAĞ, Süleyman. (1992). İslâm Açısından Mûsikî ve Semâ. Bursa: Uludağ Yayınları
TURABİ, Ahmet Hakkı. 2002. “Musiki: Kîndi” İslam ansiklopedisi, 26:58-59
Yorumlar
Yorum Gönder